Hakkımda

Fotoğrafım
talihsiz açıklamalarım var cınım..

12 Aralık 2013 Perşembe

hamdolsun..normal koşullarımın altındayım ... :)

Hamile olduğumu öğrendiğim günden beri hissettiğim tek şey ; - şimdiden sonra kendim için ne yapabilirim ? duygusuydu. Zaten kendimi bildim bileli enterasan bi şekilde her gün değişebileceğimi ve başka bişeye dönüşebileceğimi düşünmüşümdür, bünyem takıntı ya da bağımlılık geliştirmeye müsait diil.

Bebeğe hazırlık yapmaktan çok kendimi nasıl hazırlayabilirimin peşinden gittim. Çünkü kendim iyi, zihnim –nispeten- açık olmadan, kendi hayatımda nasıl sağlam bir yol tutturamayacağımı düşünüyosam, bir bebeğe de annelik yapamayacağımı biliyordum. Her kadın farklıdır ama benim içgüdülerle pek işim olmadı şimdiye kadar bunu fazla teatral buluyorum sanırım.. Hiç öyle biri olmadım, benim de normalim bu .. Doğa ananın bize vermiş bulunduğu hormonları bahane ederek çocuğuna zarar veren o kadar çok anne gördüm ki.. Bunu iyi niyet & senin için en iyisini ben bilirime dayandırırlar genelde .. Bazıları çocuklarını kendilerine referans olsun diye kullanır.. Ev(i) düzenli, yatak onun(!) istediği şekliyle toplu olmalı mesela.. neden? Çünkü bu durum bile onu insanlara refere eder. brrrrrrrrrrrrrrrrrrr….Ya da 50 yaşında çocuğuna “ben seni hala minik bebeğim gibi görüyorumcular.. yemedim yedirdim, giymedim giydirdimciler in yakın akrabaları …:) bu en tehlikelisi .. çünkü içinde bencillik var.. onu kendine saklama ve kendine bağımlı kalması için her koşulda hafife alma eğilimleri .. kesinlikle hastalıklı deel de ne yav.. ?!

Hem doğum sırasında ya da o zamanlara yakın bebeklerini kaybeden anne-babalar var .. Elimize sağlıklı bir şekilde almadan tam olarak kendimi anne gibi hissetmeyeceğimi biliyorum ya da bir bebeğin insanlara mutluluk getirmesi gibi bir idea’nın el kadar bebeye yapılmış bir haksızlık olduğunu da.. Bir insan mutluysa mutludur (ki her zaman da mutlu olması gerekmez.. Hayatla böyle bir anlaşmamız yok.ayrıca acıya dayanabilmek de mutluluğun bir parçası !!! ) Bebek ancak o ortamın içine doğar, hiçbir şeyin sebebi olmaz, olmamalı da… böyle bir misyonu yok. O yüzden ortam şartlarını minik kafasının algılayabileceğinden çok şeyle çok sesle çok eşyayla doldurmak çok tehlikeli olmaz mı mesela ?

Sonra bunu okudum. Belki de herşeyin içimde normal seyrettiğini kavradığım ve bunun aslında en etkili ve en gerçek hislere giden yol olduğunu başkasının da ifade ettiğini görünce rahatladım. Hakan Çoker'den benim gibi dışarıdan sakin, içeriden daha da sakin olmayı hedefleyen ana adayları için geliyor : anneliğe doğmak. :D





" Anneliğe Doğmak

Daniel N. Stern’in söylediği gibi “Her bebek doğduğunda bir de anne doğar” . Peki biz anneler bebeğimizin doğumuna hazırlandığımız kadar, kendi doğumumuza da hazırlanıyor muyuz?
Dr. Hakan Çoker’in internet sitesi http://www.dogaldogum.com/‘da yayınlanan “Anneliğe Doğmak” isimli yazısını tam da bu konuya değinebilmek için sizlerle paylaşmak istiyoruz.

“Bir kadın hamile olduğunu öğrendiği andan itibaren zihninde kurulu bir saat çalışmaya başlar. Gebeliğin verdiği heyecan yerini beklemeye bırakır. Hep bebeğin doğacağı ve ona sarılacağı anı hayal eder. Doğum artık hedeftir, saat çalışmaya başlamıştır.

Doğuma kadar geçen sürenin, bebeğinin büyüyerek dışarıda yaşayacak gelişimi göstermesi için gerekli olduğunu bildiği halde, zihnindeki saat hep çalışır ve bir an önce bebeğinin doğmasını ister. Ama bu arada unuttuğu bir şey vardır. İçindeki annenin de kendini doğumuna hazırlaması gerekir. Bebek doğumda, dünyaya mucizevi bir adım atarken, kadın da artık bir anne olacaktır.
Bunun farkında olmayan kadınlar doğuma kadar geçen bu hazırlanma sürecinde hep bebeklerine odaklanırlar. Onun için yaşamlarına dikkat ederler, onun için para harcarlar, onun için doğum hazırlığı yaparlar. Onun doğumunda her şeyin en iyisi mümkün olduğunca hazır olmalıdır.

Ancak bu arada kendilerini unuturlar ve içlerinde filizlenen anneye de yatırım yapmazlar. Bebek için yapılan hazırlıklara harcanan emeğin bir bölümü, belki de daha fazlası içlerindeki anneye harcanmalıdır.
Bazı Afrika kabilelerinde daha bebek dünyaya gelmeden annelik için hazırlık yapılır. Orada bebeklerin annelerini seçtiklerine inanılır ve bebek isteyen kadın daha doğmamış bebeğine “Beni annen olarak kabul ediyor musun?”diye sorar. Bu dönemde kadın kendini de sorgular ve “İyi bir anne olmak için uygun muyum? Geçmişimden gelen ve bebeğime aktaracağım negatif duygularım var mı?” sorularının yanıtını aramak için kendi içine döner. Çünkü inanışına göre iyi bebekler, huzurlu anneleri seçerler. Bu yüzden içindeki geçmişten gelen negatif duyguları temizlemeden hamile kalmaz.
Aslında izin verirseniz doğanız ve içgüdüleriniz size bu konuda da yardımcı olur. Hamile bir kadın, dikkat ederseniz gebelik ilerledikçe yavaşlar, duygusallaşır, daha çok içine döner. Bu durum hem bebeğin iletişimi hem de salgılanan doğal hormonlar sayesinde olur. Bu kadının kendi içine dönmesi, kendini sorgulaması için bir fırsattır. Buna izin veren bir kadın içindeki filizlenen anneyi büyütmeye başlamıştır.
Psikologlar içimizdeki negatif duyguları doğum anına taşıdığımızı ve doğumdan sonra da bebeğimize istemeden de olsa aktardığımızı savunmaktadır. Çocuk gelişiminde sorunlu bebek anneleri ile çalışılıp anne düzelirse, buna paralel olarak bebeklerin de düzeldiklerini görüyoruz. Çünkü bebekler bizim modelimizdir ve tüm kalıpları bizlerden alırlar. Anne bilinçaltı negatif duygularını farkına vararak bunlardan özgürleşebildiği takdirde, bu nefatif duygularının bebeğine de aktarımı da son bulur.
Bu kural doğum için de geçerlidir. Doğum, şehir insanı için tüm doğallığını yitirerek, toplumsal negatif hipnoz ve medyanın yanlış haberleri sayesinde, korkulan, istenmeyen bir hal almıştır. Kadınlarda olması gereken doğum yapma gücü ve sorumluluğu doktorların eline teslim edilmiştir. Doğaldır ki, doğum yapma gücünü ve inancını kaybetmiş olan kadınlar sağlıklı bir doğum performansı gösteremeyip, kendilerine öğretildiği gibi kolayı, teslim olmayı tercih ederler. Böylelikle sezaryen oranları kabul edilemez sayılara ulaşılır.
Geçmişten gelen tüm doğum tecrübeleri doğumunuzu etkiler. Kendi doğumunuz, kardeşlerinizin doğumları, annenizin doğumu, belki de yakın akrabalarınızın doğumu. O güne kadar duyduğunuz veya yaşadığınız tüm doğum tecrübeleri bilinçaltınızda kayıtlıdır. Bunlar ilk günlerde masumca orada beklerken, doğumun sonlarına doğru yavaş yavaş canlanmaya ve sizi yönetmeye başlarlar. İşte kadının sağlıklı bir şekilde anneliğe geçişi için, bir anne olarak doğmak için, varsa bu negatif bilinçaltı izlerinin yüzeyde çıkarılması ve gerekirse temizlenmesi gerekir.
Bunun için birçok teknik size yardımcı olacaktır. Profesyonel bir hamile eğitimi, yoga, psikoterapi, grup paylaşımları, hipnoz ve daha birçoğu.
Ama başlangıç, farkında olmak ve istemekle başlar. İçimizdeki anneyi görmek ve onu da büyütmek için istekli olmakla başlar. Bebeğimizle birlikte, içinizdeki anneye de yatırım yapmakla başlar.
Bu konuda göstereceğiniz çabalar gittikçe hafiflemenizi, rahatlamanızı ve daha huzurlu bir gebelik geçirmenizi sağlayarak size güven verecektir. Ve inanın bana tüm bu olumlu duyguları bebeğiniz bir sünger gibi emecektir.
Ve doğum anı geldiğinde içinizdeki hormonlar ve bebeğiniz sizi sarıp sarmalayacak, doğumun coşkusunu hissetmenizi sağlayacaktır. Doğum yapma gücü ve içgüdüsü, binlerce yıldır aktarılarak size kadar ulaştı. Bu gücün açığa çıkmasına izin vermek için kendinize, içinizdeki anneye yatırım yapın. Onu dinleyin, izleyin. Onunla çalışın. Ona yatırım yapın.

Doğum anı geldiğinde hayatınızda yaptığınız bu en büyük yatırım sayesinde, bebeğinizle birlikte siz de bir anne olarak doğmanın büyüsünü yaşayacaksınız.”

Op.Dr.Hakan Çoker
16.03.09

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder